Alman Devrimciler

Clara Zetkin ve Rosa Luxemburg, 1910(SOLDAKİ)

Clara Zetkin

Clara Zetkin, kızlık soyadı Eissner (5 Temmuz 1857 - 20 Haziran 1933) devrimci sosyalist Alman politikacısı ve kadın hakları savunucusu.

1917`ye kadar Almanya Sosyal Demokrat Partisi`nde aktif olarak çalıştı, daha sonra Almanya Bağımsız Sosyal Demokrat Partisi`ne (USDP) katıldı ve Spartaküst Birlik`in kurucuları arasında yer aldı, bu birlik 1919`da Almanya Komünist Partisi (KDP) oldu. 1920`den 1933`e kadar Reichstag`da partisini temsil etti.

Zetkin, Saxony`de dünyaya geldi. Öğretmenlik eğitimi aldı, 1874`ten itibaren Almanya`daki kadın hareketi ve işçi hareketi ile ilişki içerisinde bulunmaya başladı. 1878`de Almanya Sosyalist İşçi Partisi`ne (SAP) katıldı.

Bismarck`ın 1878`de sosyalist hareketi yasaklaması üzerine, 1882`de Zürih`e, daha sonra Paris`e sürgüne gitti. Clara Eissner, 1889`da ölen sevgilisi Ossip Zetkin`inin (çiftin iki erkek çocuğu bulunuyordu) soyadını edindi. 1899`da bir kere daha evlendi ve 1928`e kadar 19 yıl evli kaldı.

Clara Zetkin, SPD`den de yakın arkadaşı Rosa Luxemburg ile birlikte devrimci radikal solun önde gelen isimleri arasında yer aldı. Revizyonizm tartışmasında Luxemburg ile birlikte Eduard Bernstein`i eleştirdi.

Zetkin kadınların oy hakkı ve fırsat eşitliği gibi konularda kadın politikasına da eğildi. Sosyal-demokrat kadın hareketini geliştirmeye çalıştı, 1891`den 1917`ye kadar SDP`nin kadın gazetesi Die Gleichheit`in editörlüğünü yaptı. 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

Clara Zetkin, 1. Dünya Savaşı sırasında Karl Liebknecht, Rosa Luxemburg ve diğer etkili SDP politikacılarıyla birlikte partinin Burgfrieden politikasına, savaş döneminde grev yapılmayacağına ve hükümetin ve savaşın eleştirilmeyeceğine dair geçici bir barış anlaşması denebilir, karşı çıktı. Savaş karşıtı görüşlerinden dolayı defalarca tutuklandı, gene de Berlin`de 1915 yılında savaş karşıtı Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansını düzenledi.

Ocak 1919`da Almanya Komünist Partisi kuruldu. Zetkin partiyi 1920-1933 arası Reichstag da temsil etti. Lenin`le 1920`de "Kadın Sorunu" üzerine bir görüşme gerçekleştirdi. 1924`de kadar KDP`nın merkez ofis üyesi, 1927`den 1929`a kadar partinin merkes komitesi üyesi oldu. 1921`den 1933`e kadar Komintern`in idari komitesinde yer aldı. Ağustos 1932`de kıdeminden dolayı başkanı olduğu Reichstag`da Nasyonal Sosyalizm ile savaşılması gerektiği çağrısında bulundu.

Adolf Hitler`in Almanya Komünist Partisi`ni Reichstag yangınından sonra yasaklamasıyla Zetkin ömrünün son zamanlarını Sovyetler Birliği`nde sürgünde geçirdi, 1933`te Moskova`da kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti ve burada defnedildi.

Birleşene kadar Doğu Almanya`nın on mark banknotlarının üstünde fotoğrafı yer aldı.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Johann Philipp Becker

Johann Philipp Becker 

(d. 20 Mart 1809, Frankenthal; ö. 9 Aralık 1886 Cenevre), 1849 Baden devrimi sırasında önemli bir örgütleyici rol oynamış Alman devrimci. Daha sonraları İsviçreli sosyaldemokrat ve 1. Enternasyonal'in yönetici üyesi, aynı zamanda bu örgütün İsviçre yayın organının redaktörü. 1860 sonrası Karl Marx'ın ve Friedrich Engels'in yakın arkadaşı. Engels'e göre "Almanya'nın tek devrimci generali".

Ekonomik nedenlerle lise eğitimini yarıda bırakarak fırça yapımcılığında çalışmaya başladı. Restorasyon döneminde Frankenthal'de cumhuriyetçi bir gizli örgüt kurdu. 1832'de siyasi tutukluların hapisten kurtarılmasına yönelik kurulmuş olan bir örgüte katıldı. Halkı silahlandırmayı savundu. Polis takibi nedeniyle 1838'de İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı.

Becker, Fransa'daki 1848 Devrimi sırasında, Almanya'daki devrimi destelemek için gönüllü silahlı birlikler oluşturulmasına ön ayak oldu. 1848 ilkbaharındaki Baden ayaklanmasında aktif bir rol oynadı. Burada halk muhafızlarını örgütledi. Prusya ordusu karşısında ayaklanmacıların uzun süre tutunmasını ve sonradan İsviçre'ye geçerek kurtulmasını sağladı. Aynı yıl Sicilya ayaklanmasına katıldı. 1849 sonlarında üç ay süreyle önce "Devrim" ve sonra da "Evrim" adlarında iki dergi yayınladı. Aynı zamanda yazarlık da yaptı. 1860'ta İtalya'da Garibaldi birliklerine yardım ederek yeniden siyasi hayata döndü. Aynı yıl Marx'la tanıştı ve radikal cumhuriyetçi çizgisini sosyalizmle birleştirdi. 1864'te Londra'da I. Enternasyonal'in kurucuları arasında yer aldı. Enternasyonal'in ilk seksiyonunun Cenevre'de kurulmasını sağladıktan sonra, 1867 yılından itibaren, 1. Enternasyonal'in Almanca konuşulan ülkeler seksiyonunu yönetti. 1886-1871 yıllarında Enternasyonalin yayın organı "Öncü"yü yayınladı. Bu arada Bakunin'le birlikte Sosyalist Demokrasi Birliği'nin kuruluşunu gerçekleştirdi. Ancak Bakunin'le Marx arasında yaşanan çatışmada, Marx'tan yana tavır aldı.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Rosa Luxemburg

Rosa Luxemburg
 
(5 Mart, 1871-15 Ocak, 1919) Polonya doğumlu Alman marksist politika teorisyeni, filozof ve devrimci

1871 yılının (bazı kaynaklara göre 1870) 5 Mart'ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğdu. Daha genç yaşlarında sosyalizmle tanıştı ve dönemin solcu gruplarında yer aldı. Sadece 18 yaşındayken içinde bulunduğu gruplar ve politik görüşü yüzünden İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı. 1889'da Zürih Üniversitesi'ne girdi. Burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü, hayatında büyük etki bırakacak isimlerle tanıştı.

1890 yılında Bismarck'ın sosyal demokrasiyi yasaklayan kanunun lağvedilmesi ardından, sosyalist parlamentoya girdi. Parlamentoya giriş, dönemin sosyal demokratlarının devrimci uçtan uzaklaşmasına ve parlamentoda daha etkin olabilmek için çalışmasına neden oldu. Bu, Rosa Luxemburg'un da dahil olduğu devrimci görüş çizgisindekileri rahatsız etmekteydi. Bu sırada Zürih'te öğrenim görmeye devam eden Rosa 1898 yılında doktorasını tamamladı. Özgür bir Polonya için çalışmalarına devam etse de, onun kafasındaki tabloda Almanya, Avusturya ve Rusya'da devrim gerçekleştiği taktirde Polonya özgür olabilirdi. Bu tablo milliyetçi bir çizgi çizen Polonyalı sosyalist grupların ve Polonya Sosyalist Partisi'nin ondan daha da uzaklaşmasına neden oldu. Daha sonra bu görüşleri Rus sosyalist çevrelerle de ilişkisinin bozulmasına yol açacaktı.

1898 yılında Gustav Lübeck ile evlenerek Berlin'e taşındı, Alman vatandaşlığı kazandı. SPD'nin (Almanya Sosyal Demokrat Partisi) aktif bir üyesi oldu. 1900 yılına gelindiğinde Luxemburg'un fikirleri tüm Avrupa'da sosyalist çevrelerde büyük yankı uyandırmakta, yazdığı makaleler ilgi görmekteydi. Özellikle Eduard Bernstein'in düşüncelerine getirdiği eleştiriler ile öne çıkıyordu. Alman militarizminin yükselen değer olması Luxemburg'u ziyadesiyle rahatsız ediyordu, bu konuda partiyle de ters düşmüştü. 1904 ile 1906 yılları arasında siyasi faaliyetleri ve görüşleri nedeniyle üç kez hapse girdi. Aldığı hapis cezaları onu yıldırmadı, faaliyetlerine devam etti. SPD'nin eğitim merkezlerinde Ekonomi ve Marksizm öğretmeye başladı.

Savaşın başlamasıyla esen milliyetçi rüzgar SPD'nin de milliyetçi eğilime yönelmesine neden oldu, ki bu Luxemburg'un fikirleri ile tamamen tezatlık oluşturuyordu bu sebeple partiyle olan tüm ilişkisini kesti. 5 Ağustos 1914'de Karl Liebknecht ile beraber Internationale grubunu kurdu. 1 Ocak 1916'da grubun adı Spartaküs Birliği (Spartakistler - Almanca Spartakusbund) oldu. Grubun devlete karşıt tutumu yüzünden 28 Haziran 1916'da Luxemburg hapis cezasına çarptırıldı. Hapiste geçirdiği yıllarda birçok makale kaleme aldı. Özellikle Rus devrimi üzerine yazdıkları ve Bolşeviklere getirdiği eleştiriler çarpıcıdır.

1918 Kasım'ında Luxemburg hapisten çıktı. Faaliyetlerine devam etti ve Liebknecht ile birlikte Alman Komünist Parti'sini kurdu. 15 Ocak 1919'da Rosa Luxemburg, Karl Liebknecht ve Wilhelm Pieck, Freikorps tarafından tutuklandılar, Pieck kaçmayı başarırken Luxemburg ile Liebknecht yedikleri darbelerle bilinçlerini kaybettiler. Aynı gün, Luxemburg ölene kadar dövülmüş ve ölü vücudu nehre atılmış, Liebknecht de başından yediği kurşunlarla öldürülmüştü.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Batı felsefesi
19. yüzyıl felsefesi
İsim: Karl Marx
Doğum tarihi: 5 Mayıs 1818, Trier, Almanya
Ölüm tarihi: 14 Mart 1883, Almanya, Londra, İngiltere
Okul/gelenek: Marksizm
İlgilendikleri: Politika, iktisat, sınıf mücadelesi
Etkilendikleri: Kant, Hegel, Feuerbach, Stirner, Smith, Ricardo, Rousseau, Goethe, Fourier
Etkiledikleri: Luxemburg, Lenin, Stalin, Trotsky, GramsciMao, Guevara, Sartre, Debord, Frankfurt okulu, Negri, Deniz Gezmiş

Karl Marx

Karl Heinrich Marx
(okunuşu: Karl Haynrih Marks) (5 Mayıs 1818 Trier - 14 Mart 1883 Londra) 19.yy'da yaşamış filozof, politik ekonomist ve devrimci. Komünizmin kuramsal kurucusudur. Birçok politik ve sosyal konuda fikri olmakla beraber, en çok Komünist Manifesto'nun (1848) giriş cümlesinde özetlediği tarih analiziyle tanınır: "Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir."[1] Marx, bütün eski sosyoekonomik sistemlerde olduğu gibi kapitalizmin de kendini yok etmeye yol açacak içsel dinamikler yaratacağına inanırdı. Nasıl ki kapitalizm eskimiş feodalizmin yerini aldıysa, sınıfsız bir toplum olan komünizm de "devletin proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olmadığı" siyasal geçiş sürecinden sonra onun yerini alacaktır.[2]

Marx, sosyoekonomik değişimlere belirli bir tarihsel zorunluluk perspektifinden bakardı. Kapitalizm, yapısal durumunun dinamiği ve çatışması sonucu yerini komünizme kesin olarak bırakacaktır:

Modern sanayiin gelişmesi, burjuvazinin ayaklarının altından bizzat ürünleri ona dayanarak ürettiği ve mülk edindiği temeli çeker alır. Şu halde, burjuvazinin ürettiği, her şeyden önce, kendi mezar kazıcılarıdır. Kendisinin devrilmesi ve proletaryanın zaferi aynı ölçüde kaçınılmazdır.

Komünist Manifesto [3]

Öte yandan Marx, bu değişimin organize bir devrimci hareketle geleceğini söylerdi. Bu değişim, ancak uluslararası işçi sınıfının birleşik hareketiyle meydana gelir: "Bize göre komünizm, ne yaratılması gereken bir durum, ne de gerçeğin ona uydurulmak zorunda olacağı bir ülküdür. Biz, bugünkü duruma son verecek gerçek harekete komünizm diyoruz. Bu hareketin koşulları, şu anda varolan öncüllerden doğarlar." (- Alman İdeolojisi)

Marx yaşadığı dönemde dünya çapında ünlü bir isim sayılmasa da, ölümünden kısa bir süre sonra düşünceleri dünya işçi hareketine yön vermiştir. Marksist Bolşeviklerin Rusya'da Ekim Devrimi'ni gerçekleştirmesi bunun en büyük örneğidir. 20.yy'da dünyada Marksist düşüncenin uğramadığı ülke sayısı oldukça azdır. Marksizm, akademik ve politik çevrelerde en çok tartışılmış konudur.

Yaşamı

Karl Marx,1839,çizim.
Karl Marx,1839,çizim.

Prusya Krallığı'na bağlı Trier kentinde yedi çocuklu Yahudi bir ailenin üçüncü çocuğu olarak Karl Heinrich Marx adıyla dünyaya geldi. Babası Heinrich (1777–1838) Aydınlanma düşünürleri Voltaire ve Rousseau'ya hayrandı. Prusya makamları, bir yahudiye hukuk diploması vermeyeceği için Prusya resmi mezhebi Lutherciliği seçti, Hıristiyan oldu. Annesi Henrietta (1788–1863), kardeşleri Sophie, Hermann, Henriette, Louise, Emilie ve Caroline ismindeydi.

Eğitimi [

Marx, on üç yaşına kadar evde eğitildi. Trier gymnasium'dan mezun olduktan sonra, 17 yaşında hukuk okumak için Bonn Üniversitesi'ne kayıt yaptırdı. Marx'ın edebiyat ve felsefe okuma isteği babasının gelecekte kendisine ekonomik anlamda bakamayacağı gerekçesiyle reddedildi. Sonraki sene babası tarafından daha saygın bir üniversite olan Berlin'deki Friedrich-Wilhelms Üniversitesi'ne yollandı. Bu dönemde Marx birçok şiir ve hayat hakkında deneme yazmıştır, bu yazılarda üniversitedeki Genç Hegelciler'in ateist düşüncesinin de etkisi görülür. 1841'de "Demokritoscu ve Epikürcü Doğa Felsefesi Arasındaki Farklar" isimli teziyle doktorasını verdi.

Marx ve Genç Hegelciler

Genç Hegelciler, Ludwig Feuerbach ve Bruno Bauer etrafında toplanmış hocaları Hegel'i eleştiren bir grup felsefeci ve gazeteciden oluşuyordu. Hegel'in metafizik çıkarımlarını eleştirmelerine karşın, teolojik boyutundan koparttıkları diyalektik metodu dini ve politikayı analiz etmekte kullanıyorlardu. Bu grubun bazı üyeleri post-Aristo felsefesi ve post-hegelci felsefe arasında bir analoji çizer. Bunlardan biri Max Stirner, Feuerbach ve Bauer'i Biricik ve Mülkiyeti (1845, "Der Einzige und sein Eigenthum") isimli kitabıyla eleştirir, bu ateistlerin soyut kavramları şeyleştirerek dindar bir görünüm kazandığını söyler. Bir Feuerbach takipçisi olan Marx, bu kitaptan etkilenerek Feuerbach materyalizmini terk edip, daha sonra epistemolojik kopuş denilecek kırılmaya yaklaştı. Bundan sonra Stirner ve Feuerbach'ı eleştirdiği ve tarihsel materyalizm kavramının temellerini attığı Alman İdeolojisini (1846 Die Deutsche Ideologie) yazar, ancak bu kitabı yayımlayamaz.[4]

Marksizm

Proletarier aller Länder, vereinigt Euch!

(Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!)

 g  d 

1843 Ekim ayının son günlerinde Marx Paris, Fransa'ya gitti. 28 Ağustos 1844 tarihinde Fransanın ünlü bir kafesinde (Café de la Régence) hayatının ve tarihin en önemli dostluklarından biri kurulur, Marx Friedrich Engels ile tanışır. Engels'in Paris'e gelmesinin en önemli sebebi Marx'la tanışmaktır, daha önce bir sefer 1842 yılında Marx'ın çıkardığı Rheinische Zeitung gazetesinin ofisinde karşılamışlardır. [5] Engels Marx'a en önemli eserlerinden birini gösterir "1844 Yılında İngiltere'de İşçi Sınıfının Koşulları.[6]" Paris o dönemde İngiliz, Alman ve İtalyan devrimcilere ev sahipliği yapıyordu, aynı şekilde Marx da Arnold Ruge ile çalışmak için Paris'e gelmiştir, ikili Deutsch–Französische Jahrbücher gazetesini Şubat 1844'te bir defa çıkarabilir.[7]

Bu gazetenin başarısızlığından sonra Marx, Paris'teki en radikal Alman gazetesine yazar, Vorwärts, hatta bu gazete Avrupa'daki en önemli radikal gazete sayılabilir. Marx genellikle Hegel üzerine yazar, Yahudi Sorunu Üzerine isimli makalesi için çalışır. Fransız Devrimi ve Proudhon'u inceler[8], proletarya üstüne düşünmeye başlar.

Bauer'e bir cevap niteliği taşıyan ve Genç Hegelciler'e olan mesafesini belirlediği Yahudi Sorunu Üzerine yayımlanır. Bu makale sivil haklar ve insan hakları ve politik özgürleşme kavramlarının eleştirisini içermekle birlikte, Yahudilik ve Hıristiyanlığa da sosyal özgürleşme noktasından önemli eleştiriler getirir. Engels, Marx'ın çalışma alanlarını işçi sınıfı nın durumu ve iktisat konularına yoğunlaştırmasında yardımcı olur. 1844 Elyazmaları'nda bunun ilk örnekleri yer alır, ancak bu yazılar 1930'lara kadar yayımlanmadan kalır. Bu elyazmaları temel olarak kapitalizmde insan emeğinin yabancılaşmasının olgusal analizini içerir.

Ocak 1845'te Vorwärts, Prusya Kralı Frederick William IV'e gerçekleştirilen suikast girişimine olan desteğini açıkça belirtince Marx ve arkadaşlarına Paris'i terk etmeleri emredilir. Engels'le birlikte Brüksel,Belçika'ya geçerler.

Marx bundan sonra kendini Alman İdeolojisi'nde temellerini attığı tarih çalışmasına ve tarihsel materyalizm görüşüne adar. Bu görüşün temel savı "İnsanların varlığını belirleyen onların bilinci değil, tersine onların bilincini belirleyen onların toplumsal varlığıdır." olarak özetlenebilir. Marx artık tarihi "üretim ilişkilerine bağlı olarak" ele almaya başlar ve mevcut endüstriyel kapitalizmin kaçınılmaz çöküşü üstünde çalışır. Bu dönem, daha sonra akademisyenlerin ayırdığı, Feuerbach etkisi görülen Genç Marx'tan kopuş dönemidir.

1847 yılında yazdığı Felsefenin Sefaleti, Pierre-Joseph Proudhon ve Fransız sosyalist düşüncesine bir eleştiri ve cevap niteliği taşır. 21 Şubat 1848 tarihinde, Komünist Birlik ve Avrupa'daki bazı komünist grupların manifestosu olarak Marx ve Engels'in en ünlü çalışması Komünist Manifesto yayımlanır.

1848 yılı Avrupa'da köklü devrimlerin başgösterdiği bir yıldır. Marx yakalanır ve Belçika'dan sınır dışı edilir. Radikal hareketlerin Fransa'da güçlenmesiyle Marx tekrar Paris'e davet edilir, geri dönerek devrimci hareketlere tanıklık eder.

1849 yılında tekrar Almanya'ya (Köln'e geri döner ve Neue Rheinische Zeitung gazetesini çıkarmaya başlar. Bulunduğu sürede iki defa mahkemeye verilir, ikisinden de beraat eder. Gazeteye baskının artması sonucu Paris'e döner, buradan da yollanır ve en sonunda Londra'ya iltica eder.

Londra [değiştir]

Mayıs 1849'da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra'ya yerleşir. 1851'de New York Herald Tribune gazetesinde muhabir olarak çalışır. 1855'te oğlu Edgar'ı tüberkülozdan kaybeder.[9] Parasızlıktan ve kötü yaşam koşullarından dolayı politik ekonomi üstündeki çalışması çok ağır ilerlemesine rağmen 1857'de sermaye, özel mülkiyet, ücretli emek ve devlet üstünde yazdığı 800 sayfalık çalışma vardır. 1858'de çalışmalarını topladığı Grundrisse ancak 1939 yılında yayımlanacaktır. Yayımlanan ilk ciddi iktisadı çalışması Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı adı altında 1859 yılında olur. Adam Smith ve David Ricardo'nun teorilerini tartıştığı Artı-Değer Teorileri 1862-63 arası el yazmalarından oluşur. Bu çalışma da ancak ölümünden sonra yayımlanır. Bu iki çalışma da Kapital'in ön çalışmalarını ve çeşitli bölümlerini içerir. 1867'de dev çalışması, kapitalist üretim sürecini analiz ettiği Kapital'in ilk cildi yayımlanır. İkinci ve üçüncü cildi üstünde çalışmalarını sürdürür ancak bu ciltler ölümünden sonra Engels tarafından yayımlanabilir.

Karl Marx, 1861.
Karl Marx, 1861.

Kapital'in dev bir araştırma ve analiz olması, Marx'ın sürdüğü sefalet bu eserin tamamının yayımlanmasını geciktirmiştir. Bunların dışında zamanının ve enerjisinin önemli bir kısmını Birinci Enternasyonal'e ayırması da yazma sürecinin ağır işlemesine sebep olmuştur. Kongrenin düzenlenmesinde aktif olarak görev alan Marx, kongrede de Mikhail Bakunin önderliğindeki anarşist sol akım ile ciddi fikir ayrılıkları ve çatışmalar yaşamıştır. 1872'de gerçekleşen Lahey Kongresi'nde Bakunin'in Marx'ın fikirlerini otoriter olarak değerlendirmesiyle iki grup arasında büyük çekişmeler yaşanmış, sonunda Bakunin ve anti-otoriter çevreler kongreden ihraç edilmiştir. Paris Komünü sırasında yaşananlar, bu kongredeki fikir ayrılıklarının da önemli bir bölümü buradan kaynaklanır, Marx'ı da derinden etkilemiş ve Fransa'da İç Savaş makalesiyle Paris Komünü'nü savunmuştur.

Marx'ın sağlığı son on yılda gittikçe bozulmaya başlamıştır, bu yüzden önceki yıllarında gösterdiği üretkenliği sağlayamamıştır. 1875'te yayımlanan Gotha Programı'nın Eleştirisi devrim stratejisi, proletarya diktatörlüğü, kapitalizmden komünizme geçiş ve işçi sınıfı partisi konularını ele alır. "Herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre" prensibinin komünist toplumunun sloganı olması gerektiği bu kitapta yer alır.

Aile hayatı

Karl Marx, 1882.
Karl Marx, 1882.

Karl Marx, bir Prusya baronunun eğitimli kızı Jenny von Westphalen ile evliydi. Marx ve Westphalen ailelerinin istememesi yüzünden bu beraberlik önceleri saklı kalmıştır, ama daha sonra çift 19 Haziran 1843 tarihinde evlenmiştir.

Aile, 1850'li yıllarını yokluk içerisinde Londra'nın Soho semtinde bulunan üç odalı bir evde geçirmiştir. Marx ve Jenny'nin bu yıllarda dört tane çocuğu vardı, daha sonra Jenny üç çocuk daha doğurmuştur, fakat yedi çocuktan sadece üç tanesi hayatta kalarak ergenliğe erişebilmiştir. Manchester'da aile işini yürütmekte olan Engels, bu yıllarda Marx'ın en büyük maddi destekçisidir. New York Daily Tribune'de muhabir olarak çalışan Marx, buradan da bir miktar para almıştır. Aile, Jenny'e 1856 yılında kalan miras sayesinde gene Londra civarında görece sağlıklı bir yere taşınmıştır. Marx hemen hemen bütün hayatını kıt kanaat geçirmiştir, yokluk peşini hiçbir zaman tam olarak bırakmamıştır.

Marx'ın çocuklarının isimleri şunlardır: Jenny Caroline (Longuet; 18441883); Jenny Laura (Lafargue; 18461911); Edgar (1847–1855); Henry Edward Guy ("Guido"; 1849–1850); Jenny Eveline Frances ("Franziska"; 1851–1852); Jenny Julia Eleanor (18551898) ve Temmuz 1857'de henüz ismi konulmadan hayatını kaybeden bir bebek.

Ölümü

Aralık 1881 de karısı Jenny'nin ölümünden hemen sonra Marx'ın da sağlığı bozulmuş, son on beş ayını katar hastalığıyla geçirmiştir. Bu hastalık bronşit ve plöreziye yol açmış, Karl Marx 14 Mart 1883 tarihinde hayatını kaybetmiştir. Öldüğünde uyruksuzdur[10]. Londra'daki mezartaşının üst bölümünde Komünist Manifesto'nun son cümlesi büyük harflerle yazar[11] :

Bütün ülkelerin işçileri, birleşin!
 

Alt bölümünde ise Feuerbach Üzerine Tezler'in 11. bölümünün sonu yer alır:

Filozoflar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumlamışlardır; oysa sorun onu değiştirmektir.
 

Mezartaşı Büyük Britanya Komünist Partisi tarafından, özgün haline de saygı gösterilerek alçak gönüllü bir mimariyle, 1954 yılında bir anıt haline getirilmiştir[12]. 1970'de el yapımı bir bombayla bu anıtı yok etmek amacıyla başarısız bir girişim olmuştur.[13]

Cenazesinde Wilhelm Liebknecht ve Friedrich Engels gibi Marx'ın yakın arkadaşları konuşma yapmıştır. Engels'in konuşması şu cümleleri içerir[14]:

14 Mart günü, öğleden sonra üçe çeyrek kala, yaşayan düşünürlerin en büyüğü artık düşünmez oldu. Ancak iki dakika yalnız bıraktıktan sonra, odaya girince, onu koltuğunda rahat rahat, ama sonsuzluğa dek, uyumuş bulduk.
 

Engels ve Liebknecht dışında Charles Longuet ve Paul Lafargue de cenazeye katılmıştı. Liebknecht Almanca, Longuet Fransızca birer konuşma yapmış, Fransa ve İspanya'daki işçi partilerinden gelen iki telgraf okunmuştur. Engel'in konuşmasıyla da toplam 11 kişi bulunan cenaze töreni tamamlanmıştır.

Marx'ın kızı Eleanor da babası gibi komünist oldu ve onun çalışmalarının düzenlemesini yaptı.

Marx'ın görüşleri

Marksizm aynı zamanda bir praksis felsefedir. Ölümünden sonra Lenin, Mao, Stalin ve Troçki gibi liderler Marksizmi çeşitli şekilde yorumlamışlar ve bu yorumların sonucu ortaya koydukları hareketler Leninizm, Maoizm gibi isimlerle adlandırılmıştır.

Felsefesi [değiştir]

Komünist Manifesto, el yazması.
Komünist Manifesto, el yazması.

Marx'ın felsefesinin dayanak noktası insanın doğası ve toplum içindeki yeridir. Hegelci diyalektiğin yardımıyla insan doğasının değişmezliği kavramını reddeder. Burada kastedilen insan doğası, fizyolojik ihtiyaçlar değil insanın toplum içinde yarattığı hareket ve davranış biçimidir. Bunu da "tarihsel süreç" ve "doğa" kavramlarını bir arada ele alarak yapar. Sosyal koşulların davranışı belirlemesi, doğanın insanın davranışını belirlemesinden önce gelir. Ama bu insan doğasının varlığını reddetmez, yabancılaşma teorisi bunun üstüne kurulur. İnsan emeği kaçınılmaz olarak doğal bir kapasite kapasite gerektirir ama bu da insan bilincinin aktif rolüne sıkıca bağlıdır:

Örümcek, işini dokumacıya benzer şekilde gördüğü gibi, arı da peteğini yapmada pekçok mimarı utandırır. Ne var ki, en kötü mimarı en iyi arıdan ayıran şey, mimarın, yapısını gerçekte kurmadan önce, onu imgesinde kurabilmesidir.

—Kapital, 1. Cilt, Üçüncü kısım, 7. bölüm, 1. Kesim [15]

Marx'ın tarih analizi, tarım toplumlarında toprak ve kürek, sanayii toplumunda madenler ve fabrikalar olarak sayılabilen yani bir malın üretimi için doğrudan gerekli üretici güçler ve bu üretim araçlarını kullanan insanların kurduğu sosyal ve teknolojik ilişkileri tanımlayan üretim ilişkileri arasındaki ayrıma dayanır. Bu ayrım ve bağ üretim biçimini oluşturur. Marx, Avrupa'da üretim biçiminin değişmesiyle birlikte feodalizmden kapitalist üretim biçimine geçildiğini söyler. Marx üretici güçlerin, üretim ilişkileriden daha önce geldiğini ve daha hızlı değiştiğini söyler. Felsefenin Sefaleti çalışmasında bu durum şöyle yer alır:[16]

Toplumsal ilişkiler, üretici güçlere sıkı sıkıya bağlıdırlar. Yeni üretici güçler sağlamak için, insanlar, kendi üretim biçimlerini değiştirirler; kendi üretim biçimlerini değiştirmek, yaşamlarını kazanma yollarını değiştirmek için de, bütün toplumsal ilişkilerini değiştirirler. Yeldeğirmeni size feodal beyli toplumu verir; buharlı değirmen ise, sınai kapitalistli toplumu.
 

Marx toplumdaki sınıfların bu üretim biçimlerine bağlı olarak oluştuğunu söyler. Bir sınıfı oluşturan insanlar kendi istekleri yahut bilinçleriyle bir araya gelmiş değildir. Her sınıfın da kendi çıkarına farklı bir isteği vardır, bu da toplumda çatışmaya yol açar. İnsanlık tarihinin en kalıtımsal özelliği sosyal sınıfların çatışmasıdır:

Şimdiye kadarki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşımları tarihidir.
 

Marx insanların kendi emek gücü ve bunla olan ilişkisiyse de ilgilendi. Yabancılaşma sorunu özellikle Genç Marx'ın ilgilendiği bir alandır. Kapitalist sistemde insanın kendi doğasına yabancılaşmasıyla, hem kendi emeğine hem üretim sürecine hem de sosyal ilişkilerine karşı yabancılaşır. Kapital'de yerini daha ayrıntılı biçimde tanımladığı meta fetişizmine bırakır.

Yanlış bilinç de Marksist terminoloji içinde önemli bir yere sahiptir. İdeoloji kavramıyla oldukça yakından bağlantılıdır ve onu olumsuzlar. Üretim araçlarına sahip sınıf, aynı zamanda kendi dünya görüşünü de alt sınıflara pompalar. Böylece proletarya kendi çıkarının nerede olduğunu göremez, düzeni değiştirme şansının olmadığını düşünür. Olayları devrimci bir düşünceden uzak olan din veya insan çerçevesinden görür. Marx, Hegel'in Hukuk Felsefesinin Eleştirisine Katkı'da şöyle der[17].

Dinsel üzüntü, bir ölçüde gerçek üzüntünün dışavurumu ve bir başka ölçüde de gerçek üzüntüye karşı protesto oluyor. Din ezilen insanın içli ezgisini, kalpsiz bir dünyanın sıcaklığını, tinin dıştalandığı toplumsal koşulların tinini oluşturuyor. Din, halkın afyonunu oluşturuyor.
 

Tarih anlayışı

Marx'ın tarihsel materyalizm kuramı toplumun her zaman ana olarak maddi koşullara göre, burada üretim ilişkileri ve buna bağlı olarak ekonomi sistemin dinamiğidir, belirlendiğini iddia eder. İnsanlar ilk olarak birbirleriyle "yaşamak için her şeyden önce içmek, yemek, barınmak ve giyinmek" gibi gereksinmeleri karşılamak için ilişkiye girer.[18] Marx ve Engels, Batı toplumlarının gelişmesini ve geleceğini şu beş zincirleme aşamada tanımlar:

  • İlkel komünizm: Avcı ve toplayıcı dönemde, paylaşılan mülkiyete ve ilkel demokrasiye dayanan kooperatif aşiretler, kabileler.
  • Kölelik: Toplumun kabileden şehir devlete geçtiği, köleliğin, özel mülkiyetin ve aristokrasinin doğduğu, tarımın yaygın olduğu dönem.
  • Feodalizm: Kralın da dahil olduğu aristokrasinin yönetici sınıf haline geldiği, dinin önemli bir yer tuttuğu üçüncü dönem.
  • Kapitalizm: Burjuva sınıfının yönetici, proletaryanın da ezilen sınıf olduğu, parlamenter demokrasinin yaygın politik sistem, piyasa ekonomisinin işlediği ve üretim araçlarına ağırlıkla özel mülkiyetin sahip olduğu dönem.
  • Komünizm: İşçilerin devrim yaparak kapitalistleri kovduğu ve devletsiz, sınıfsız, mülkiyetsiz bir toplumun yarattıkları beşinci dönem.

Politik ekonomi 

Marx'a göre, insanın kendi emeğine yabancılaşması (meta fetişizmine dönüşen sürec), kapitalizmin en belirgin niteliğinden biridir. Kapitalizmden önce, Avrupa'da var olan piyasalarda üreticiler ve tüccarlar mal alıp satardı. Kapitalist üretim tarzının gelişmesiyle birlikte emeğin kendisi bir mal (meta) halini almıştır. İnsan artık yaptığı ürünü değil, kendi emek gücünü belirli bir ücret karşılığında anlaşarak satmaktadır. Emek gücü, insan yaratımı özelliğinden bağımsızlaşarak, tamamiyle alınıp satılabilen sistemin devamlılığını sağlayan bir araç haline gelmiştir. Emek gücünü satmak zorunda olanlara proletarya, bu emek gücünü satın alan, genellikle mülk ve üretim teknolojisine sahip kişilere de burjuva denir. Proleterler, kapitalistlerden sayıca ve kaçınılmaz olarak fazladır.

Marx, endüstriyel kapitalistlerin tüccar kapitalistlerden ayrıldığını söyler. Tüccar bir piyasadan bir malı alır ve diğer bir piyasada, piyasadaki arz ve talep kanunlarına bağlı olarak, daha yüksek bir fiyattan satar. Böylece bir arbitraj oluşturur. Öte yandan kapitalistler, üretilen maldan bağımsız olarak emek piyasası ile piyasa arasındaki farklılıktan yararlanır. Marx, her başarılı endüstrinin birim maliyeti girdisi ile birim fiyatı çıkışı arasında fark bulunduğunu söyler. Bu farklılık artı değer olarak adlandırılır ve bu artı değer kaynağını işçinin ürettiği artı emekten alır, bu el konulan artı değer kapitalist karın esas bölümünü oluşturur.

Marx ve Engels, Komünist Manifesto'da burjuvanin tarihte daha önceden görülmemiş devrimci bir rol oynadığını söyler, ama bu kapitalist üretim sürecinin yaşayacağı krizleri bütünüyle engelleyebilecek güçte olduklarını göstermez. Teknolojinin sürekli gelişmesi, ekonominin büyümeye endeksli olması ve karın arttırılması gereği kapitalizmi periyodik krizlere mahkum eder. Bu büyüme, kriz ve tekrar büyüme süreci sonunda ciddi bir krizle karşı karşıya kalacaktır, aynı zamanda bu süreçte kapitalist sürekli zenginleşmeye çalışacak, işçi de gittikçe güçsüzleşecektir (çünkü artı değeri oluşturan artı emektir). Sonunda proletarya üretim araçlarına el koyacak ve herkese eşit biçimde dağıtacaktır. Uzlaşmak ihtimali mümkün değildir, çünkü kapitalist sistemde bu uzlaşmanın sınıf farklılığını ortadan kaldırma şansı yoktur. Aksine kapitalistler önceki avantajlı durumunu devam ettirmek için şiddete başvuracaktır. Bu geçiş sürecinde iyi organize olmuş devrimci bir gücün ortaya çıkıp idareyi ele alması gerekir. Marx Gotha Programı'nın Eleştirisi'nde şöyle yazar [19]

Kapitalist toplum ile komünist toplum arasında, birinden ötekine devrimci dönüşüm dönemi yer alır. Buna da bir siyasal geçiş dönemi tekabül eder ki, burada, devlet proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey olamaz.
 

Marx'ın etkilendikleri

G.W.F. Hegel
G.W.F. Hegel

Karl Marx üzerinde etkili olanlar kısaca şöyle sıralanabilir:

Marx tarih ve toplumun bilimsel bir metodla birlikte ele alınması gerektigine inanırdı. Marx'ın tarih anlayışı, tarihsel materyalizm olarak tanımlanır Engels ve Lenin de bunu diyalektik materyalizm olarak ele alır, Hegel'in gerçeklik ve tarihin diyalektik biçimde ele alınması gerektiği düşüncesinden oldukça etkilenmiştir. Fakat Hegel'in düşüncesi bu diyalektigin temeline idealizmi oturttuğundan dolayı, Marx tarafından eleştirilmiştir, Engels Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı'da Marx'a atıfla şöyle yazar:[20] "Tarihte bir iç gelişme, zincirleme bir iç bağlantı olduğunu tanıtlamayı deneyen ilk adam Hegel'dir, ve onun tarih felsefesindeki birçok şey, bugün bize ne kadar tuhaf gelirse gelsin, onu izleyenleri, hatta ondan sonra tarih üzerinde genel muhakemeler yürütmeye kalkışanları kendisiyle kıyasladığımızda, temel anlayışının yüce niteliği bugün de hayranlığa layıktır. Phénoménologie'sinde, Estetik'inde, Felsefe Tarihi'nde, her yere tarihin bu yüce anlayışı girer, ve her yerde konu, tarihsel tarzda, soyut olarak baş aşağı edilmiş olsa da, tarih ile belirli ilişkisi içinde incelenir." Popüler ifadeyle Marx, baş aşağı duran Hegel'i ayakları üstüne koyar.

Marx'ın Hegel'in idealizmini reddetmesinde ve materyalist diyalektiği benimsemesinde Ludwig Feuerbach da etkili olmuştur. Feuerbach ve arkadaşları, Tanrı'nın insan yaratımı olduğunu söyler ve diyalektik metodu teolojik boyutundan kopararak dini ve politikayı analiz etmekte kullanır. Marx da bu dünyanın insanlardan herhangi bir "gerçek" şeyi sakladığına katılmaz, aksine din ve idealizm tarihsel ve sosyal olarak insanların kendi gerçek konumlarını açıkça görmesini engeller. Genç Hegelciler'den koptuktan sonra Feuerbach'ı eleştirir fakat bu etkilenme boyutunun olmadığı anlamına gelmez.

Marx, her ne kadar Jean Jacques Rousseau'ya nadir göndermeler de bulunsa da, Rousseau özel mülkiyete ciddi biçimde ilk saldırıyı yapan ve eşitlikçi düşünceye katkıda bulunan önemli bir filozoftur ve bu konularda Marx'ın düşüncesini oluşturmasında etkili olmadığını söylemek oldukça zordur. Marx ütopik olarak nitelendirmesine rağmen Charles Fourier ve Saint-Simon gibi sosyalist düşünürlerin görüşlerinin önemini de reddetmez: "Ama bu sosyalist ve komünist yayınlar, eleştirel bir öğe de içerirler. Bunlar mevcut toplumun bütün ilkelerine saldırırlar. Bu yüzden işçi sınıfını aydınlatacak en değerli malzemelerle doludurlar." (Komünist Manifesto)

Marx'ın etkisi

Marx ve Engels'in çalışmaları, toplum ve tarihin kompleks analizini sunan birçok başlıktan oluşur. Karl Marx'ın görüşleri, özellikle ölümünden sonra, Marksizm genel başlığı altında incelenir ve tartışılır. Ama Marksistler arasında Marx'ın yazılarının nasıl yorumlanması ve varolan olaylara ve durumlara nasıl uyarlanması gerektiği konusunda çeşitli ciddi tartışmalar vardır. Hatta bu tartışmalar henüz Marx hayattayken ortaya çıkmıştır, Marx 1883 yılındaki ölümünden önce hem Paul Lafargue hem de Fransız işçi lideri Jules Guesde'yi "devrimci deyim tüccarı" olmakla suçlamıştır. Fransa partisi reformist ve devrimci olarak ikiye bölündükten sonra, devrimcinin lideri Jules Guesde Marx'tan emir almakla suçlanmış, Marx da Lafargue'ye "Eğer Marksizm buysa, ben Marksist değilim" demiştir. ("Ce qu'il y a de certain c'est que moi, je ne suis pas Marxiste", bu söz Engels'in Eduard Bernstein'e yolladığı 2-3 Kasım 1882 tarihli mektubunda geçer.)[21]

Karl Marx ve Friedrich Engels anıtı, Marx-Engels-Forum, Berlin
Karl Marx ve Friedrich Engels anıtı, Marx-Engels-Forum, Berlin

Genel olarak, Marksist sözü Marx'ın kavramsal dilini ("üretim biçimi", "sınıf savaşı", "meta fetişizmi" gibi) kapitalist ve diğer toplumları anlamak için kullanan ya da işçi devriminin komünist topluma geçişi sağlayan tek araç olduğuna inanan kişiler için sarfedilir. Marx'ın kuramının genelini ya da bir kısmını kabul edip bütün akıl yürütmelerini kabul etmeyen kişilerin nasıl adlandırılacağı da tartışma konusudur.

Marx'ın ölümünden 6 yıl sonra ilk kongresi yapılan İkinci Enternasyonal, politik hareket için önemli bir merkez oluşturdu. Büyük işçi partilerinin, özellikle Marksist Almanya Sosyal Demokrat Partisi, katılımıyla Birinci Enternasyonal'den daha başarılı oldu. Bazı üyelerin Eduard Bernstein'in ortaya attığı evrimsel sosyalizm teorisine ilgi duymaya başlaması ve patlak veren 1. Dünya Savaşı 1914'te bu Enternasyonalin sona ermesine yol açtı.

Vladimir Lenin önderliğinde Marksist Bolşevikler'in Ekim Devrimi ile Rusya'da iktidarı ele alması dünya çapında büyük bir yankı yarattı. Moskova'da Mart 1919'da kurulan "Üçüncü Enternasyonalin amacı tüm dünyada Komünist partilerin kurularak uluslararası proleter devrimine yahut dünya devrimine yardım etmeleriydi.

Marx, komünist devrimin Fransa, Almanya ve İngiltere gibi ileri derecede sanayileşmiş ülkelerden başlayacağını düşünüyordu. Lenin ise emperyalizm çağında "eşitsiz ekonomik ve siyasal gelişme yasasına" bağlı olarak, Rusya'nın eski bir tarım ülkesi olmasına rağmen aynı zamanda emperyalizmle ilişkili olarak endüstriyel sıkıntıları yaşayan bir ülkede zincirin en zayıf halkasından kopacağını, böylece "geri kalmış" diye tabir edilen bir ülkede devrimin gerçekleşmesinin olanaklı olduğunu, bu toplumun yaktığı devrim ateşinin Avrupa'nın endüstriyel toplumlarına da sıçrayacağını söyledi[22]

Marx ve Engels, Komünist Manifesto'nun 1882 tarihli Rusça baskısına yazdıkları önsöz bu konuda ışık tutucudur:

Şimdi sorun şudur: Büyük çapta zayıflamış olsa bile, gene de, ilkel bir ortak toprak sahipliği biçimi olan Rus obşina'sı, doğrudan doğruya komünist ortak mülkiyetin üst biçimine geçebilir mi? Ya da tersine, ilkönce Batının tarihsel evrimini oluşturan aynı çözülme sürecinden mi geçmelidir?

Buna bugün verilebilecek tek yanıt şudur: Eğer Rus Devrimi, Batıdaki bir proleter devriminin habercisi olur, ve bunlar, böylelikle, birbirlerini tamamlarlarsa, Rusya'daki mevcut ortak toprak sahipliği, komünist bir gelişmenin başlangıç noktası olabilir.

 
Almanya, Chemnitz'de bulunan Karl Marx anıtı, bu şehir önceden Karl Marx Şehri adıyla Doğu Almanya'ya bağlıydı.
 
Almanya, Chemnitz'de bulunan Karl Marx anıtı, bu şehir önceden Karl Marx Şehri adıyla Doğu Almanya'ya bağlıydı.

Marx'ın sözleri Lenin için bir başlama noktasını oluşturdu, Troçki ve Eski Bolşevikler ile birlikte yürüttüğü Rus devriminin "Batıdaki bir proleter devriminin habercisi" olması gerektiği düşüncesi Komintern'in de amacıydı (dünya devrimi). Bu bağlamda Komintern'in ilk kongredeki resmi dilinin Almanca olması ve Lenin'in devrim sırasında yoğun olarak Alman ajanlığıyla suçlanması tesadüf değildir.[23] Daha sonra Batı'da devrim hareketlerinin başarısızlığa uğraması ve diğer devletlerin Sovyetler'e cephe almasından sonra Stalin'in öne sürdüğü "tek ülkede sosyalizm" Sovyetler Birliği'nde hakim görüş haline geldi. Stalin yönetimine muhalefetini sürdüren Leon Troçki ve yandaşları Dördüncü Enternasyonal'i 1938 yılında örgütledi.

Çin'de Mao Zedung Marx'a bağlıluğını dile getirmekle beraber komünist devrimde öncü rolü sadece işçilerin değil köylülerin de oynayabileceğini söyledi. Henüz köylü toplumlarda işçi sınıfı tam oluşmadığı için feodalizme karşı gelen köylüler de komünist bir düzenden yana tavır koyabilirdi. Marx'ın temel görüşlerinden farklı olsa da Marksist-Leninist çizgiye daha yakın olan bu düşünceler Yeni Demokratik Devrim teorisiyle dile getirmiştir. Mahir Çayan bu konuda şöyle der: "Mao'nun bu katkısının özlerini ve temel unsurlarını Lenin'de de görmekteyiz. Fakat Marksizm-Leninizmin bu son derece önemli iki ilkesi (milli demokratik devrim ve proleter kültür devrimi), en mükemmel şekillerini Mao'nun siyasi pratiği içinde almışlardır."[24]

1923 yılında Almanya'da Marksistlerin kurduğu Toplumsal Araştırma Enstitüsü de Marksist disiplininin eleştirisinde önemli bir rol oynamıştır ve bu enstitünün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesine Frankfurt Okulu denmiştir. Theodor Adorno, Max Horkheimer, Walter Benjamin, Herbert Marcuse, Jürgen Habermas önde gelen temsilcileri arasında yer alır ve bu okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılır. Bu okul Ortodoks Marksizme karşı çıkmış ve sınıf bilinci ve ekonomik belirlenimcilik konularında çarpıcı eleştiriler getirmiştir. Bazı Marksistler de bu okulu Marksizmi pratiğinden soyutlayıp sadece bir akademik disiplin alanına çekmekle suçlamışlardır. Frankfurt Okulu'yla birlikte olmamakla beraber aynı dönemde yaşayan Antonio Gramsci Marksizm'e önemli açılımlar kazandırmıştır.

Eleştiriler

Karl Marx ve Marksizm konusundaki eleştiriler çoğunlukla Sovyetler Birliği pratiği üzerinde yoğunlaşır. Marx'ın kapitalizm ve ekonomik analizi için yapılan eleştiri oranı komünizm ve Sovyetler Birliği konusunda yapılan eleştiri oranının oldukça altındadır. Marx'ın ortaya koyduğu artı değer, değişim değeri ve sermaye tanımları iktisatta doğru kabul edilir.

Kapitalizm savunucularının birçoğu refahın üretimi ve dağıtımının sosyalizm ya da komünizmden daha etkili ve adil olduğunu savunur. Marx ve Engels'in belirttiği zengin ve fakir arasındaki uçurumun sadece vahşi kapitalizm dönemine ait geçiçi bir sorun olduğu belirtirken, insan doğasının kişisel çıkara ve sermaye biriktirmesine daha yakın olduğunu kapitalizm dışında bir ekonomik sistemin bu duruma uygun olmadığını söyler. Avusturya Okulu iktisatçıları da Marx'ın emek değer kuramını eleştirir. [25]Ayrıca Sovyetler Birliği'nin çöküşü, Berlin Duvarı'nın yıkılışı Marksizmin popülaritesini ve dünya çapındaki marksist görüşlerin etkisini azaltmıştır.

Friedrich Hayek Serfliğe Giden Yol kitabında sosyalist bir ekonomide iletişim problemlerinin oluşacağını, Leninist dönemde de bunların olduğunu ve bu problemlerin üretim sürecinde bir tıkanmaya yol açacağını söyler. Hayek'in takipçileri de Leninist dönemde veya Britanya'da 1939'dan 1951'e kadar olan savaş demokrasisi döneminde oluşan kıtlıklara dikkat çeker ve bunun adaletsizlik yarattığını ekler.

Bazı eleştiriler de tarihsel materyalizm kavramı konusunda toplanır. Yazılı tarihteki olayların ve sınıfların üretim biçimlerinden kaynaklandığını söyleyen bu görüşü eleştirenler "Üretim biçimi nereden gelir?" biçiminde bir soru yöneltir. Murray Rothbard şöyle der "Marx hiçbir zaman bu soruya bir yanıt vermeye çalışmamıştır, aslında veremezdi de çünkü teknolojik değişimleri ya da teknoloji devletini bir insana, bireye atfederse bütün sistemi çöker. Böyle bir durumda insanlık bilinci ya da birey bilinci üretim biçimini belirleyen faktör olur ve başka bir yol da mümkün değildir." [26] Ancak Marx Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı da şöyle der:"Varlıklarının toplumsal üretiminde, insanlar, aralarında, zorunlu, kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar; bu üretim ilişkileri, onların maddi üretici güçlerinin belirli bir gelişme derecesine tekabül eder."  Marx burada bu üretim biçimlerinin insanın "kendi iradelerine bağlı olmayan" bir biçimde geliştiğini söyler ve bu gelişmenin sosyal doğasını açıklar.

Çeşitli fotoğraflar

        

      

Site Sorumlusu
 
Mustafa ESGİN

Msn: esgin_mustafa@hotmail.com

Tel: 0534 895 25 92
Google Ara
 
Burcuna Bakmak İstermisin?
 
Hava Durmu - Saat
 
Son Dakika Haberler
 
 
Bugün 11 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı!
ceza Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol